Büyükanne ve büyükbabasıyla büyüyen her bir Gagauz, çocukluğundan ilginç bir kuralı mutlaka hatırlar: Söğüş bir tavuğu aile üyeleri arasında paylaştırırken, kanatlar her zaman evlenmemiş kızlara, “but” ise oğullara verilirdi. Peki bu gelenek neyle ilgilidir ve Gagauz kültüründe daha benzerleri var mıdır?
Eğer bir soru varsa, bir cevabı da olmalı, hadi arayalım.
Öncelikle tabii ki bu soruları tanıdık yaşlı insanlara sordum. Onlardan öğrendim ki, geçen yüzyılın başında Gagauz ailelerinde çok güçlü bir gelenek varmış. Sovyet döneminde bu gelenek hemen hemen bozulmuş, çünkü o dönemde Gagauzlara özgü her şeyin yok edilir, yerine yenileri konuyormuş. Her yemekten önce dua etmek bir gelenekti. Aile masanın etrafında toplandığında, aile büyüğü ‘Göklerdeki Pederimiz’ duasını okur ve Tanrı’dan yemeği kutsamasını isterdi. Evin büyüğü hayatta olmaması durumunda, yemekten önce dua etme hakkı ailenin bir sonraki en yaşlı üyesine geçerdi.
Yaşlı insanlar geleneklerle ilgili daha fazla bilgi veremediler maalesef, bu yüzden beni asla hayal kırıklığına uğratmayan kitaplara döndüm. Gariptir ki, geçmişte Gagauzların yaşamı üzerine yazılmış Valentin Moşkov’un “Bender bölgesinin Gagauzları” kitapta konuyla ilgili hiçbir şey bulamasam da genç yaşta vefat etmiş Gagauzların etnogenezi üzerine birçok bilimsel makale ve kitabın yazarı, tarih doktoru, etnograf Andrey Şabaşov’un “Gagauzlar: akrabalık terimleri sistemi ve halkın kökeni” adlı kitabında bir şeyler bulmayı başardım.
Şabaşov’un kitabında anlatıldığı üzere, Gagauzların geleneksel olarak yemek, yemek pişirme ve yeme ile ilgili basit olmayan, ayrıntılı ahlaki ve estetik kuralları vardı. Bu kuralların birçoğu evrensel bir karaktere sahiptir (örneğin: ekmeğe veya belirli bir kültür için temel gıda olan “yaşam için ekmek “e saygı) veya her halükarda, hem bölgesel hem de genetik olarak birbirinden önemli ölçüde ayrılmış birçok halk arasında çok yaygındır. Diğer yemek adabı normları daha dar etnik geleneklerle bağlantılıdır ve belirli bir halkın kültürünün özel kökenlerini yansıtır.
Yazarın yazdığı gibi (ve bilgi ararken benim de şahsen deneyimlediğim gibi), Gagauz yemek gelenekleri ve kültürünün bu yönü yeterince araştırılmamıştır, ancak Şabaşov’a göre yüzeysel bir bakış bile Orta Asya, göçebe ve Türk kökenli bazı unsurları ortaya çıkarmaktadır.
Bu durum özellikle, yemek için kullanılan hayvan parçalarının aile üyeleri ve yemeğin diğer üyeleri arasında dağıtımının katı bir şekilde düzenlenmesine bağlanabilir. Görünüşe göre, ilkel tarımsal halklar için bu tür katı düzenlemeler (bu etnik grupların büyük çoğunluğu için tipik olan çok nadir et kullanımı ile) önemsizdi. Öte yandan, göçebe, Türk-Moğol halklarında bu tür bir düzenleme, etnograflar ve göçebe yaşam gözlemcileri tarafından defalarca not edilen ve literatürde yaygın olarak bildirilen günlük görgü kurallarının önemli bir bileşenidir.
Örneğin Moğollar bir hayvanı yedi parça bölüyorlardı (dört bacak, göğüs kafesi, arka tarafı ve omurga). Bacaklar eklemlerine göre ayrılırdı, öyle dört bacak, (her biri üç eklemli). Toplam 12 parça. Bacağın her bir eklemi ayrı bir yemek yapılıyordu.
Hayvanın başı da ayrı bir tabak oluşturur ve en saygıdeğer konuklara servis edilirdi.
Baştan sonra kürek kemiği (“dal”) gövdenin en onurlu parçasıydı. Kehanet ve kurban törenlerinde de kullanılırdı.
Dirsek kemikleri (“haritu”) bir sonraki en onurlu parçaydı Genelde başka bir ülkeden gelen misafirlere, yabancılara ikram edilirdi. Onları bir dizi ritüelde önemli olan ışın kemikleri (baktu çimugen) takip ederdi. Sagunji adlı parça orta rütbeli erkeklere, kuyruk sokumu ve uyluk kısmı, hayvanınn arkası ve bel omurları kadınlara, göğüs kısmı ise genç kızlara ve genç evli kadınlara verilirdi. Böbrekler ve kalp küçük çocuklara, yağlı kuyruğun ucu ise evin hanımına verilirdi.
Kırgızlarda koyun eti için en onurlu konuğa “jambaş” (iliak kemik) verilir, bunu baş (“baş”), “jota jilik” (tibia kemiği) veya “kabırga” (kaburgalar) izlerdi. Tien Shan’da öncelik kaburgadadır. Şabaşov, Issık-Göl’da başın ağır konuğa verildiğini yazar, ancak Tien-Şan’ın diğer bölgelerinde bunun alışılagelmiş bir durum olmadığını belirtmektedir. Kuzeydeki kadınlar için kuyruk kemiği – “kuymulçak” – koyun etinin en şerefli kısmı olarak kabul edilirdi.
Şimdi durumu Gagauz ailelerinde pişmiş hayvanın parçalarının dağılımı ile karşılaştıralım
Orta ve ileri yaştaki Gagauzlar, günümüzde de yemek için kullanılan bir kanatlının parçalarının ailenin her bir üyesi için kesin olarak tanımlandığını doğrulayabilir. Bu durum özellikle kalabalık ailelerde, bir evde yaşayan birkaç kuşağın yemeğe katıldığı durumlarda daha da belirginleşmektedir.
Kuşun başı (‘kafa’) ve bacağı (‘but’) ailenin reisine (‘çorbacı’), büyükbabaya veya babaya verilir. Aynı zamanda kanatlının beyni ve tarağı da sahibi tarafından ailenin en küçük çocuğuna verilir.
Kuşun bacakları (“but” – incik ve “yan but” – uyluk olarak ayrım yapılır) ailenin erkek üyelerine veya erkek çocuklarına verilir. Eğer ziyafette çok fazla erkek yoksa ve hepsine yetecek kadar bacak varsa, eklemlerine göre bölünmezler. Yeterli sayıda yoksa, bacak iki parçaya bölünür ve alt kısım daha önemli kabul edilir.
Kuşun arka kısmı (“tırta”) her zaman ailenin en büyük kadınına, hanımına (“çorbacıyka’ya”) verilir. Kayınvalideler kaburgaları ve boynun bir kısmını alırlar – buna “gelin aalatmaa” – “gelini ağlatmak” denir, çünkü kanatlının bu kısımlarında neredeyse hiç et yoktur.
Kanatlar (“kanatlar”) her zaman evlenmemiş kız çocuklarına verilir – bu onların yakında evden “uçup gitmeleri”, yani evlenmeleri gerektiğini sembolize eder.
Geri kalanlar – bacaklar (“bacak”), mide (“katı”), kalp (“yürek”) ve böbrekler (“böbrek”) – çocuklar arasında dağıtılırken, karaciğer (“ceer”) ve testisler (“yımırta”) en küçük çocuğa verilir.
Andrei Şabaşov’un yazdığı gibi, benzer bir kanatlı dağıtım sistemi Besarabya Bulgarları arasında da kaydedilmiştir.
Yazara göre, göçebe Türklerde olduğu gibi koyun eti veya diğer çiftlik hayvanlarının değil de kümes hayvanı etinin dağıtımının düzenlenmesi, Gagauzların göçebe Türklerde olduğu gibi büyük miktarlarda et tüketmemesiyle açıklanmaktadır.
“Sanırız, hayvan parçalarının dağılımı hem besin değerleriyle hem de bir kişinin bir ailedeki veya başka bir kolektifteki statüsüyle bağlantılı olan ve kökleri derin antik çağlara dayanan ve yüzyıllar boyunca istikrarlı bir şekilde sürdürülen büyülü kavramlarla bağlantılıdır. Bu nedenle, örneğin, tavuğun yüksek besleyici niteliklere sahip arka kısmı (söz konusu göçebe halklarda koyun etinin arka kısmı olduğu gibi) tam olarak önemli, saygıdeğer kadınlara tahsis edilir, bu gelenek tarafından sağlam bir şekilde kurulmuştur, ancak Gagauzlarda erkekler de ve kadınlar da bazen bu parçaya düşkündür”, – diye yazıyor Andrey Şabaşov.
Yazar: Nata Çebotari. Çeviri Güllü Karanfil